gökkuşağı

18 Ağustos 2014 Pazartesi

8 yılını doldurmuş bir dev: BIGBANG!!!


Bu gün BIGBANG'in 8. yılı!! Tam 8 senedir müziği yönlendiren krallar hayatımızda! 
İyi ki doğdun BIGBANG!!! İyi ki doğdun VIP's!!!
Bu gurur bu sevinç nasıl anlatılır bilmiyorum, heyecanımı anlatmaya kelimeler yetmiyor!! Onların olmadığı bir anımı düşünemiyorum. BIGBANG olmasaydı hayat renklerimden biri eksik olurdu, yarım kalırdım bunu biliyorum... Bu kadar özel bir grubun fanı olduğum için çok mutluyum... 
BIGBANG'e bana kazandırdıkları güzel dostlar için bana kattığı onca güzellik için çok teşekkür etmek istiyorum. Onların benim hayallerimin gerçekleşmiş hali o yüzden ne desem az kalır...

Nice mutlu yıllara BIGBANG!!!
Nice mutlu Yıllara VIP's!!!!
Birlikte nice sekiz senelere!!! 

Kutlamalar başlasın!! En yakın zamanda bir comeback haberi almak dileğiyle!! ^_^
Bugüne en güzel yakışan şarkı: UNTIL WHENEVER!!!
Sözümüzü Unutma!!
Forever and Always!!!

"Her zaman solabilecek bir çiçek olmak yerine ısrarla hayatta kalan yabani otlar gibi olmak için çok çalışacağız!"

[Özel Bölüm] Mutluluktan Gözleri Dolmuş Fangirl Anlatıyor: BIGBANG'e Hediye Projemiz! ^^

Merhaba Canlar!!
Bugün size beni son derece mutlu eden bir konudan bahsetmek istiyorum. Bundan yaklaşık bir yıl önce bir grup dostla bir etkinliğe başladık ve bu günlerde emeklerimiz meyvelerini vermeye başladı. En başından anlatmak gerekirse; günlerin sıkıcı geçtiği bir gün bana Bigbang'in kazandırdığı güzel insanlardan olan Azra'dan bir mesaj aldım "Bigbang'e hediye göndereceğiz, sende katılır mısın?" demişti. Hatta o sıralar (aynen şimdiki gibi :P) bir işim olmadığı için maddi sıkıntı çekmemem için utana sıkıla teklif etmişti bunu. Bende VIP kardeşimin yüzünü kara çıkarmayacağıma, elimden gelenin en iyisini yapacağıma söz vererek kabul etmiştim. O gün ki heyecanımı hala hatırlıyorum. Günüm aydınlanmıştı! Benim için bu durum çok değerliydi hala da öyle hatta katlanarak çoğalıyor da diyebilirim :D Size bugün anlatacağım şeyde tamda bununla ilgili! Başlangıçta "Yapabilir miyiz, Nasıl olacak, Nerden başlayacağız?" olan soruların hepsi bir yanıt buldu ve hayal gerçeğe dönüşmeye başladı. Şimdi ise gerçekleşen bir hayali yaşıyoruz ekipçe! Bunun mutluluğunu anlatamam! Gururluyuz! Mutluyuz!! Heyecanlıyız!!! Birde projemiz sonuca ulaşırsa; şuan Kore'de olan hediye paketimiz Bigbang'in eline ulaşır ve bir geri dönüş alabilirsek değmeyin keyfimize! Dünyanın en mutlu insanları olabiliriz!:D
Başlangıçta birçok kişiden oluşan grubumuz zaman zaman eksilerek yoluna devam etti. Hayat şartları (vb.) bazı çinguları bizden kopardı ama olsun onlara da emekleri için çok teşekkür ederim kendi adıma ^^ Yaşadığımız tüm zorluklara rağmen Hanife, Can, Azra, Seha, Betül, Mervem, Gabriela ve ben size bu çok emek verdiğimiz projeyi sunmaktan gurur duyarız!! Can bu konuyu bloğunda en ince ayrıntılarıyla anlattı sizde merak ediyorsanız şöyle buyrun: Tık Tık
Bu arada bu konu hakkında bilgi almak isterseniz yukarıda twitter hesaplarımızı ekledim, bize burdan ulaşabilirsiniz.Ayrıca bir konuya da açıklık getireyim biz hiçbir fan sayfasına veya sitesine bağlı bir grup değiliz bu yüzden bu proje belirli bir fan sayfasının projesi değildir tamamen bize aittir!!
Son olarak bu yazıyı da yazma sebebim olan şey ise, bazı insanlar size çok uzaktayken bile yakınınızda gibidir her zaman destekçiniz olurlar, beraber ilerlersiniz, bana bu proje böyle dostlar kazandırdı. En önemlisi de bu proje sürecinde biz hayallerimizide emeklerimizide birlikte paylaştık. Bu yüzden bence projemiz şimdiden başarıya ulaştı. ^^ Çok mutluyum Bigbang'in bana kattığı güzelliklere biri daha eklendi onlar sayesinde muhteşem dostlar kazandım. O yüzden Bigbang'e ayrıca teşekkür ediyorum. Bunun yanında özellikle yol arkadaşlarım Hanife, Can, Azra, Seha, Betül, Mervem, Gabriela'ya emeklerinden ötürü çok çok çok teşekkür ediyorum. Hepiniz ayrı ayrı çok seviliyorsunuz çingular!! :* #TurkishVIP #BlackVIP
Şimdi sanki kutlama zamanı?? Hadi o zaman!! ^_^

We are Fantastic Baby!!! ^_^

DUYURU: Şuan 19.08.2014 ve saat 00:40 ı gösteriyor. Bu yazının üzerinden çok geçmedi aldığım bir habere göre Gönderdiğimiz Hediyeler YG Binasından içeriye girdi. Yani şuan Bizim hediyeler BigBang'le aynı havayı soluyor! Başardık!! Mutluluktan ölebilirim! Artık bundan sonrası bizimkilere kalmış, belki bir reaksiyon alırız?? Ne dersiniz olmaz mı?? :D

14 Ağustos 2014 Perşembe

Bir "Dede" Masalı

Bugün birazcık saçmalamaya birazcık da kafa dağıtmaya ihtiyacım var o yüzden size bizim ailenin eşi zor bulunur üyelerinden sadece biri olan dedemi anlatacağım :D (Bizim ailedeki üyelerin hepsi kendine has garip özellikler taşır) "Başka konu mu bulamadın dedenden başka???" dediğinizi duyar gibiyim :D Niyetim kendimle kafa bulmak o yüzden şuan bu yazıyı okumayı bırakabilirsin ;) Bazen insan içinden çıkamadığı durumlarla da dalga geçebilmeyi bilmeli değil mi?? Hadi başlıyorum :D
 Bir varmış bir yokmuş bir zamanlar bir kız varmış ve doğal olarak bu kızın birde dedesi varmış. Kız dedesiyle hiç mi hiiiiiiiç anlaşamazmış. Hoş tek anlaşamayan o kız değilmiş ya neyse.. :D Bu dede öyle bir dedeymiş ki "50 yaşından sonra" sırf rehber olan oğlundan daha iyi ingilizce konuşabilmek inadına tutunup (ona göre turistlerle konuşmak için) ingilizce öğrenmiş hemde anadili gibi.. İngilizce öğrendikten sonra yolda karşılaştığı turistleri  ısrarla eve davet edip yedirip içirip doyurduktan sonra kendi söylediği ilahilerle uğurlayan bir misafirpervermiş. Ama gel gör ki aynı misafirperverliği kendi ailesi için göstermezmiş. Mesela eve 1 (bir) tane balık satın alıp gelirmiş "hadi şu balığı fırında pişirinde yiyeyim" dermiş karısını ve çocuklarını kendi kadar düşünmezmiş. Emekli maaşını sadece kendine harcadığı halde bir türlü borçları bitmezmiş çünkü turistlere karşı çok misafirperver olmanın yolu borç yazdırmakmış. Ne garip değil mi? :D Bu dedeye "Yapma!" dendiğinde tutan inadı bu aileyi baya zorlu olaylara sürüklermiş. Halbuki yap denileni yapsa hiçbir sorun yaşanmayacakmış. Ama ne yaparsın inat işte?
 Efendim zat-ı muhterem dede efendinin elinden geçen tüm araçlar için geçerli olan bir alternatif tıp uygulaması vardır. Mesela arabanın motoru mu delindi servise götürmek yerine bir kilo incir alınıp motor onunla tıkanır, yok efendim farklı bir bölgede bir sorun mu var getirin 2 kilo pul biberi orayı kapatır sorun ortadan böylece kalkmış olur! Dikkatinizi çekerim dedenin kullandığı motorsiklet, otomobil, traktör hatta bisiklet için bile aynı işlemler geçerlidir ve son olarak hepsi kendine has seslerinden dolayı 1 km öteden bu dede insanının geldiği anlaşılır. :D Bu dedecik çok koleksiyoner bir zatmış. Koleksiyonun ismi ise: "Sadece Bir Kez Kullanılan ve Sonra Kaderine Bırakılan Eşyalar" mış. Mesela bu aletlerin içinden bir tanesini örnek göstermek gerekirse; kredi çekerek aldığı ama hiç binmediği (ve hiçkimseye de el sürdürmediği) Yürüyüş Bandı, evet yanlış duymadınız Yürüyüş bandı! Ahh ne hayaldi: dedecik bu aletle yürüyüp o göbekçiğini eritecekti ama olmadı kısmet değilmiş. Hayat çok zor!!! Olsun Yürüyüş bandı yerine şimdi araba kullanıyor bakkala giderken bile!! :D
Hommer Simpson + Birkaç göbek daha = Dedem

Neyse bugünlük bu kadar yeter. Fazlası bünyeye ağır geliyor. :) Size geçenlerde yaşadığımız bir olayı anlatarak konuyu bitiriyorum. Anneannem ve dedem bize geldiler. Birlikte piknik yapmak için Kızılırmak'a gittik. Akşama doğru eve döneceğimiz sırada dedem karşıdan gelen turist görünümlü bir erkek ve bir kadına herkesin duyacağı bir şekilde seslendi:
-Helloo!! Where are you from???
-Biz Türküz.... kkkk
O an dumura uğramış halimle düşündüm "İngilizcede "Biz Türküz" ne demekti yaf?" diye. Rezil olmak insana böyle şeyler düşündürtebiliyor gülmeyin :D Sonrasında anneannemin kızması sonucu dedemin verdiği yanıtta tarihe altın harflerle işlenmelidir:
-Ne kızıyorsun yav, ben sorduğum sorunun cevabını aldım işte...
Ahh ah dedecik biz seninle ne yapacağız???

4 Ağustos 2014 Pazartesi

EfeKızı Döndü: Bir Refakatçinin Anıları! ^^

Anyoonngg çingular!!! Hellöööö!! Selam Canlar!! Ben geldim!! EfeKızı sonunda yuvaya dönüş yapabildi. 15 günlük bir hastane döneminden sonra normal hayata dönmek müthiş bir duygu! Merak edenler için anlatayım; Teyzem böbreğinden ameliyat olacaktı o yüzden bende yanında refakatçi olmak üzere bir süreliğine Ankara'da misafir oldum.  Yaklaşık 1 ay kadar Ankara'daydım ve zamanımın yarısı hastanede geçti, Çok şükür hastahanede işimiz kalmayınca çıktık ama o 15 günün nasıl geçtiğini bir ben biliyorum. Allah kimseyi hastaneye düşürmesin ne iyi olarak nede hasta olarak!! (Amiiiiiiinnnnn!!)
Bugün eve dönmemin şerefine size o 15 günlük sürede gözlemlediklerimi anlatacağım. Hafif trajikomik olaylar yaşadığım için anlatacak konu bulmada zorluk çekmiyorum her zamanki gibi :D 
İlk önce eğer hastanede kalma gibi bir durumunuz varsa (inşallah olmaz) yanınıza asla ve asla "Ölü Canlar" veya "Sefiller" gibi ismiyle müsemma kitaplar almayın. Gelen geçenden "Okuyacak başka kitap bulamadın mı?" diye azar yiyorsunuz. :D Hastane psikolojisini okuduğunuz kitapların isimleri bile etkiliyormuş bunu farkettirdiler, sağolsunlar varolsunlar! :D
Hastanede kaldığınız süre içinde farklı teoriler geliştirmeye başlıyorsunuz. Mesela doktor ve hemşire olacak "insanların" eğitimlerine başlamadan önce bir hastanın yanında refakatçi hayatı yaşamaları gerektiği!!! Bu sayede "İNSAN" olan doktor veya hemşire olabileceklerine inanıyorum! Yani daha umudumu yitirmiş değilim. Sağolsun bazı doktor ve hemşireler bu tezimi hala ayakta tutuyorlar. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim Mahmut Hemşire Allah senden ve senin gibi hemşirelerden razı olsun! İnsan olarak kalanlardandır kendisi! Belki denk gelir okursun burayı bilemem ama sağolasın :D
Hastanede 5 yaşındaki çocuk bile "Bu dünya kimin?" "Bu dünyayı da mahvedecem kendimi de mahvedecem!" diye bağırıyor ve yan yataktaki 80'lik nene de "Olmuyor oğlum öyle, olsaydı şu pencereden ben kendimi atacaktım!" diyorsa demek ki bir yerde bir şeyler yanlış gidiyor demektir??? Sizce?? Bence böyle?

Neyse benden şimdilik bu kadar, daha güzel daha iç açıcı bir konuda tekrar görüşmek üzere canlar!! Kendinize dikkat edin ve dilerim asla trajikomik bir hastane anınız olmasın! Görüşmek üzere!! ^^

20 Haziran 2014 Cuma

Bu Kadar Zor Olmamalı...


Bu kadar kolay olmamalı iki insanın birbirini sürekli incitmesi... Birbirlerini anlamamaları... Güven denen tek kullanımlık geridönüşümü yıpratmak... Hoşgörüyü kaybetmek... Yitip gitmiş sevginin ardından bakakalan saygıyı da kapıda bırakmak... Tüm umutlar bitmişse bırakmak yerine hala ellerini kanatırcasına uçurumun kenarında tutunmak... Özellikle de yirmi küsür yılı birlikte geçirmiş iki insan için... Her şey bu kadar zor olmamalı...
Bugün içimi dökeceğim biraz, konuşacak kimsem olmadığı için bloğum bak yine sana geldim... Anlatacaklarımın arasında boş yerler olacak oraya istediğiniz kişiyi koyabilirsiniz nasıl olsa ben kim olduklarını biliyorum...
Yakınlarda kim oldukları önemli değil iki kadının ortak dertleşmelerine misafir oldum daha doğrusu zorla davet edildim:
-Çok zor, olmuyor.. Ne kadar inat! Ne desem hep tersinden anlıyor kavgasız konuşamıyoruz. Bizim küçük oğlan sınava hazırlanıyor diye belli etmemeye çalışıyoruz ama anlıyormuş. Geçen gün babasına intihar eden bir çocuğun haberini açmış izletmiş...
-Anlar tabi, anlamaz mı hiç? Siz yine kavga ediyormuşsunuz biz onu da yapmıyoruz, konuşmuyorum bile artık ben.
-Sizinkiler fark etmiyor mu? Hoş seninkiler büyük o kadar etkilenmiyorlardır. Kız EfeKızı söylesene merak ediyorum bu konuda ne hissediyorsun, o kadar etkilemiyordur değil mi??
Ben bu soruya sessizlikle cevap verdim. Cevap verip bu iğrenç konuyu kendimce devam ettirmek istemedim. Hoş cevap versem bunu anlayacak kadar empati kurabileceklerini de zannetmiyordum. O an içimden şunları söylemek geldi ama dediğim gibi sustum:
"Evet, belki intihar etmeyi düşünmüyorsun ama artık küçük bir çocuktan farklı düşünebildiğin için daha çok acıtıyor. Kendinle dalga geçilmiş gibi hissediyorsun. Sanki diyorlar ki: "Bak seni besleyip büyüttük ama biz birbirimize o kadar zıttız ki sende bizim en büyük anlaşmazlığımız, sevgisizliğimiz (...) hoşgörüsüzlüğümüzsün. Artık dünyaya geliş amacının ne olduğunu öğrendin. Hadi kolay gelsin, bundan sonraki hayatında başarılar(!)"
Kimse bana evliliğin mükemmelliğinden, faydalarından "amanda ne güzel"liğinden bahsetmesin. Ben evlilik denen mutluluğu kanıtlanmamış teoriye inanmıyorum. Bana göre ayı evi paylaşan, sürekli birbirini incitmeye çalışan insanların oynadığı skorsuz bir maç. Ne kazanan ne kaybeden ikisi de belli değil, bildiğin anlaşmalı bir düşmanlık! Evlilik hakkında başka türlü konuşamıyorum çünkü bu düşüncemi yanlışa çıkaracak bir doğru örnek göremiyorum çevremde...
Erkeğin bilmem ama ben bir kadının vazgeçişini ne kendimden öğrendim nede kadınlar üzerine yazılmış özlü sözlerden. Biliyorum ki bir kadın ne kadar çok konuşuyor ne kadar çok bağırıyor ne kadar çok çabalıyorsa o kadar değer veriyor demektir. Sustuğu an, kelimelerini tamamen bitirdiği an, artık nefesini sana harcamadığı an her şey beraberinde bitmiş çıkmaz yola girilmiş demektir.
Kadının sessizliğine bürünen bir ev bence kimin daha önce cinnet getireceğinin belirlendiği ilk adımdır. Kadın susuyor ve erkek sürekli konuşuyor her şeyden habersizce... Aradaki sessizlik ve boşa dökülen kelimeler çocukların üzerine yükleniyor. Gerisi zaten aynı evi paylaşan pansiyoner ilişkisi; ne birlikte ne ayrı...
Bana kattığı bu tecrübeler için emeği geçen "Susmuş Kadın"a teşekkür ediyorum..
Şimdi yine her şeye rağmen bir umuda bağlanıp söyleyebileceğim tek şey: Bu kadar zor olmamalıydı...